28 Kasım 2013 Perşembe

Felsefe Tarihi Özet

Kısa – Özet Felsefe Tarihi
Felsefe tarihi özetini hazırlarken bir çırpıda okunabilecek bir yazı için uğraştım. Yeterince kısaltamamış olunabilir. Zira ömrü boyunca felsefe yapmış adamları bir cümleye sığdırmak epey zor. Varoluşçulardan sonraki anlaşılmaz olmayı felsefe sananları burada barı...
Felsefe Tarihi Özet

27 Kasım 2013 Çarşamba

Felsefe Konuları- Dalları

Felsefe Konuları
Felsefe hayata dair genel düşüncelere sahiptir. Bir konu ya da bir alanla sınırlı değildir. İnsanın aşkın merak anlayışıdır. Sorgulamak, merak etmek, eleştirmek temel davranışlarıdır. Burada felsefenin alanlarını sıralarken üzerinde en çok felsefe yapılmış konuları yazacağız. Yin...
Felsefe Konuları- Dalları

26 Kasım 2013 Salı

Diktatör nedir Diktatörlerin Sözleri

Diktatör Nedir
Diktatör: 1. demokrasilerde geçici bir süre için olağanüstü yetkilerle donatılan yönetici, 2. her türlü zorba yönetici  Latince dictator Roma cumhuriyetinde belli bir süre için olağanüstü yetkilerle donatılan yönetici < dictare bildirmek, buyurmak  Dikte:  1. kelimeleri tane tan...
Diktatör nedir Diktatörlerin Sözleri

25 Kasım 2013 Pazartesi

Siyaset ile İlgili Özlü Sözler

 

Lord Acton Tehlike, belli bir sınıfın yönetmeye uygunsuzluğu değildir. Tüm sınıflar yönetmekten acizdir.
John Adams — Korku çoğuyönetimin kaynağıdır.
John Adams — Hükümetin sonu toplumun mutluluğudur.
Napoleon Bonaparte — Politikada saçmalık bir handikap değildir.
Napoleon Bonaparte — Lid...
Siyaset ile İlgili Özlü Sözler

Ulus Devlet Nedir

Ulus Devlet Nedir
Ulus, kökenbilimsel olarak kağan ailesinin her bir üyesine tahsis edilen ülke, devlet, pay = ülüş < Eski Türkçe*ülü- pay etmek anlamına gelmiştir. Güncel sözlükte ise: toprak, ekonomik yaşam, dil, ruhsal yapı ve kültürel özellikler yönünden ortaklık gösteren, tarihsel olarak...
Ulus Devlet Nedir

23 Kasım 2013 Cumartesi

Felsefe Yapmak Nedir

Felsefe Yapmak Nedir
Felsefe - Eski Yunanca  philosophía φιλοσοφία-  bilgelik-sevgisi anlamına gelmektedir. Philósophos φιλόσοφος ise bilgelik seven demektir. Genel kanıya göre -sophos- “bilge” sözcüğünü abartılı bulan Pythagoras tarafından ortaya konulmuştur. Çıkış nedeni kendine bil...
Felsefe Yapmak Nedir

20 Kasım 2013 Çarşamba

Sosyalizm Komünizm Farkı

Sosyalizm Komünizm Farkı
Sosyalizm komünizm farkı nedir? Güncel sözlükte “Sosyalizm: Değiş tokuş ve üretim araçlarının ortaklaşa kullanılması yoluyla toplumsal sınıfları ortadan kaldıran, toplumun örgütlenmesinde köklü bir değişiklik amaçlayan toplumsal öğreti, toplumculuk.” Komünizm:...
Sosyalizm Komünizm Farkı

Liberal Nedir- Liberalizm Ne demektir

Liberal nedir?
İngilizce, Fransızca gibi Hint- Avrupa dillerinde kullanılan. libere (özgür) köklü birçok terim bulunmaktadır. En çok bilinen “liberal” ve bu düşüncenin akımını belirten “liberalizm” algısı politika felsefesiyle alakalıdır. Liberalizm özgürlük ve eşitliğe ön...
Liberal Nedir- Liberalizm Ne demektir

17 Kasım 2013 Pazar

Yaşama isteği- İçgüdüsü Nedir

Yaşama isteği
Yaşam nedir? [dmy.info/hayat-nedir] Yaşamın ne olduğu tartışmalı bir konudur. Kendi kişiliğimizden diğer canlılara ve evrenin ardına dek zincirleme bir sorumluluk ve anlam verme etkinliği vardır. Yani dışarının ve kendimizin verdiği kadar anlamlıyız. Birey olduğumuz kadar diğerleri...
Yaşama isteği- İçgüdüsü Nedir

16 Kasım 2013 Cumartesi

Felsefe Gerekli midir- Neden Doğmuştur

Felsefe gerekli midir?
Felsefe, ileri merak anlayışı olarak insanın kendine has özellikleriyle ilişkilidir.[Bak. Dmy.info/felsefe-nedir] Hayatın farklı ve eleştirel bir davranışı olduğu söylenebilir. Zira insan kendini öne çıkarıp, doğanın diğer üyelerinden farklı yaşam alanlarına sahip olmuştur....
Felsefe Gerekli midir- Neden Doğmuştur

14 Kasım 2013 Perşembe

Çağdaş Yaşam- Modernite Nedir?

Modernite nedir
Modernite nedir? Modern, Çağdaş, muasır, aynı çağda, aynı zaman dilimi içerisinde anlamına gelir. Kelime anlamıyla zamanın koşullarına uyum sağlamanın kast edildiği söylenebilir. Bu koşulları belirleyenler de diğerlerinin “önünde” yer aldığı varsayılan toplumlardır. Batı Avrupa ka...
Çağdaş Yaşam- Modernite Nedir?

13 Kasım 2013 Çarşamba

Hoşgörü Nedir? Tanımı ve Anlamı

Hoşgörü nedir
Güncel sözlüğe göre: Hoş-Farsça görmek- Türkçe: Her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği kadar hoş görme durumu, müsamaha Eş anlamlısı tolerans: tolérer kaldırmak, tahammül etmek ~ Latince tolerare.. telə- kaldırmak, tartmak, ağırlık taşımak anlamına gelmektedir. Sözlük anlamı ge...
Hoşgörü Nedir? Tanımı ve Anlamı

12 Kasım 2013 Salı

Paranın Kısa Tarihi- Enflasyonun tanımı

Enflasyonun tanımı  Merkez bankasına göre: Fiyatlar genel düzeyinin sürekli ve hissedilir artışını ifade eden bir durumdur.[1] Diğer bir tanımı nominal millî gelirin, bu gelirle satın alınan mal miktarına (gerçek millî gelire) nazaran artması yani şişmesi demektir. Enflasyonun tanımı Kökenbilimsel sözlüğe göre:   1. şişme, şişirme, 2. piyasadaki para arzını şişirme, enflasyon” sözcüğünden alıntıdır.  Fransızca sözcük İngilizce   inflation sözcüğünden alıntıdır.  Bu sözcük inflate  “şişmek, şişirmek” fiilinden +tion sonekiyle  türetilmiştir.  İngilizce fiil Latince  aynı anlama gelen  inflare fiilinden alıntıdır. Latince  flare, flat-  “üflemek” fiilinden in+1 önekiyle  türetilmiştir. Tam tersi bir durum olan Deflasyon:  déflation  “1. (şişmiş bir şey) inme, havası kaçma, 2. şişmiş para arzının daraltılması” sözcüğünden alıntıdır.  Fransızca sözcük Latince  deflare  “(şişmiş bir şey) sönmek, söndürmek” fiilinden +tion sonekiyle  türetilmiştir.


İnsanlar toplum olarak yaşamaya başladıkları ilk zamandan beri bir şeyleri takas etmişlerdir. Başlarda ihtiyaç duyulan mallar karşılıklı değiştirilirken, sonraları ortak birimler gelişmeye başlar. Örneğin, tahıl, buğday, bakır, zeytinyağı genel birer takas aracı olarak kullanılmıştır. Herkes birbirinin ihtiyacını karşılayamadığından ortak bir payda bulunmuştur. Antik çağlarda Mezopotamya ve Anadolu’da değerli madenler bir standart ile kullanılmaya başlanmıştır. Bugünkü “para” nın benzeri bu dönemde görülür. Madenler ham şekilde değildir. Belli bir biçimi vardır. Üzeri basılı ve devlet eliyle dolaşıma sokulmuş altın, bronz gibi madenler Yakın Çağ’a kadar takas aracı olarak kullanılır. Çin’de ortaya çıksa da, Avrupa’dan yayılan kağıt paralar ile yeni bir dönemi başlatır. Artık, ekonominin dayanağı olan “para” maddi bir varlık olmaktan çıkarak bir varsayıma dönüşür. Gerçi madenler de kullanım alanı kısıtlı olduğundan faydalı değillerdi, ancak gerçek varlıklardı.


Para ilk dönemlerde altın karşılığı olan evraklar olarak ortaya çıktı. Yani para denilen kağıt aslında belli miktardaki değerli madene denk geliyordu. Bu da devlet garantisi altındaydı. Kağıtlar istendiği zaman karşılıklarıyla değiştirilebiliyordu. Sonra bu kaldırılıp, karşılığın mevcut tutulması ancak ödenmemesi getirildi. 20.yy. başında karşılık tutulmamaya başlandı. ABD. doları yasal banknot olarak basılmaya başlandı. Artık para bir temsil değil, “değer” olmuştu. Günümüzde tüm devletlerin kasasında belli miktarda altın bulunur. Eskiden bu altınların temsili olarak para basılmaktaydı. Ancak günümüzde sadece güvence olarak tutulduğu görünmektedir.


Görüldüğü gibi para, ilk formlarından itibaren bir varsayım olmuştur. Başlarda kabul edilebilir bir değere karşılık gelirken, sonraları tamamen hayali bir ürün oluvermiştir. Bugün parasal sistem iktidarın varsayımlarıyla şekillenmektedir. Para dediğimiz kağıtlar dünya savaşları sırasında dünyayı yönlendirmek isteyen güçlerin oyuncağına çevrilmiştir. Paranın tarihi aslında bir enflasyon tarihidir. Mal ve değerlerin kontrolünde kolaylık olarak ortaya çıkan para, ilk formlarından itibaren ötekilerin hakkını paranın kontrolünü edinenlere aktarır. En başta az da olsa bir karşılığı ve bahanesi bulunurken, günümüzde tamamen tabansız ve dayanaksız bir şekle bürünmüştür. Bugün devletler istedikleri kadar para basarak paranın değerini belirleyebilmekte, bu “varsayım”la iş üretebilmektedir. Bakınız: dmy.info/Dünyayı kim yönetiyor?


Paranın Kısa Tarihi- Enflasyonun Tanımı- Kısaca Sosyolojik EleştiriBazı küçük devletler hariç tüm para birimleri enflasyona tabidir. Enflasyon kısaca paranın değersizleşmesi olarak tanımlanabilir. Bunun başlıca sebebi de halktan para çalmaktır. Modern dünyada kapitalizmi yeterince beceremeyen hükümetler enflasyona uğrarlar. Halkın cebindeki parayı değersizleştirerek kendi ceplerini doldururlar. Parayı basan devletin sadece kağıt maliyeti varken, vatandaşlar varlıklarının büyük bölümünü kaybederler. Geri kalmış bir ülkede kazandığınız parayı cebinizde tutmak mümkün değildir. Devlet ve finans kapitalleri duran parayı çalar. Düşünün ki emek verip kazanılan para, banka, finans ve hükümet organları tarafından istendiği kadar basılabiliyor, kontrol ediliyor. Bunu bariz şekilde yapınca da devalüasyon(değersizleştirme) oluyor. O da göstere göstere çalmaktır.  Bakınız:dmy.info/ Kısa Ekonomi Tarihi Bakınız: dmy.info/turkiye-ekonomisi-nin-analizi-gelecegi


Enflasyonla ve Enfasyonun tanımı ile ilgili özlü sözler


Hükümet gizlice ve fark edilmeden, sürekli enflasyon yoluyla vatandaşların varlıklarının önemli bölümünü kamulaştırabilir. John Maynard Keynes


Kapitalist sistemi yıkmanın en iyi yolu “para”yı geçersiz kılmaktır. John Maynar Keynes


Enflasyon yasasız vergilendirmedir. Milton Friedman


Tarihin “enflasyon tarihi” olduğunu söylemek abartı olmaz. Enflasyonlar genellikle hükümet için hükümetlerce tasarlanır. August von Hayek


Yanlış yönetilen bir ulusun ilk çaresi para biriminin enflasyonudur.(değersizleştirilmesidir) İkinci çaresi savaştır. İkisi de geçici refah sağlar. İkisi de kalıcı yıkım getirir. İkisi de politik ve ekonomik fırsatçıların sığınağıdır. Ernest Hemingway


Burjuvayı yok etmenin en iyi yolu onları vergi ve enflasyon taşları arasında öğütmektir.  Vladimir Lenin


Enflasyon vergileri açıkça yükseltmeden insanların varlığını almanın bir yoludur. En evrensel vergidir. Thomas Sowell


Altın standardının yokluğunda, tasarrufları enflasyon yoluyla kamulaştırmadan alıkoyacak bir yol yoktur. Güvenli bir değer marketi yoktur. Alan Greenspan



Amerikan halkının enflasyonla sevgi-nefret ilişkisi olduğuna inanıyorum. Enflasyondan nefret ediyorlar ama ona sebep olan her şeyi seviyorlar. William E. Simon




Paranın Kısa Tarihi- Enflasyonun tanımı

8 Kasım 2013 Cuma

Ünlü Son sözler Ünlülerin Ölürken Söyledikleri

Son Sözler


Ünlülerin son sözleri, hayatın ve değer yargılarının genel görünümü açısından ilgi çekicidir. Aslında tam birer özlü sözdür hepsi. Bazıları planlanarak, bazıları acil durumlarda: hayatlarını betimler. Sözler tr. ve En. Wikiquote ve Goodreads’ten çeviridir- uyarlamadır. bakınız: dmy.info/ Özlü sözler bakınız: dmy.info Felsefi sözler


 


Onlara söyleyin muhteşem bir hayat geçirdim. Ludwig Wittgenstein


Sonra gelen için - Adolf Hitler


Hadi oradan. Son sözler yeterince doğru söz söylememiş aptallar içindir. – Karl Marx


Buraya beni öldürmeye geldiğini biliyorum. Vur beni korkak! Yalnızca bir adam öldürmüş olacaksın. – Ernesto Che Guevara


Kendi ölümüme inanmıyorum. Salvador Dali


Ölmek dışında hiçbir şey istemiyorum. – Jane Austen


Kimse anlamıyor mu? – James Joyce


Sen de mi Brutus? Julius Sezar


Hayat bitti. Biten hayat, nefesim sıkışıyor,Bir şey eziyor beni. -Aleksandr Sergeyeviç Puşkin


Yaşasın tam bağımsız Türkiye. Yaşasın Marksizm-Leninizm’in yüce ideolojisi. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi. Kahrolsun emperyalizm. Yaşasın işçiler, köylüler! - Deniz Gezmiş


Bağışla Tanrım. Desiderius Erasmus


Gidiyorum! Friedrich Engels


Bu müthiş harp beni bitirdi. – Franz Joseph Haydn


Her şey bitti, artık çok geç. – George Gordon Byron


Biraz daha ışık!- Goethe


Bu gece rahat uyuyacağım. İsmet İnönü


Ey benim Rabbim, mâlikim! Emrin başım gözüm üzere olsun - İmam Gazali


İşte bu iyi. Immanuel Kant


Bir yere gitmiyorum, ne yaparsanız yapın. Haydi harekete geçin. (Amerikan polisine) Oturan Boğa, Sioux lideri.


Ağlayacak bir şey yok. – Konrad Adenauer


Şimdi, dostum: Düşman edinme zamanı değildir.(şeytanı reddetmesini söyleyen rahibe) Voltaire


Dördüncü Enternasyonal’in zaferinden eminim, ileri! – Lev Troçki


Komedi Bitti. – Ludwig van Beethoven


Siz benim ölümsüz olduğumu mu sanıyordunuz? XIV. Louis


Aman tanrım - Mahatma Gandhi


Her şey canımı sıkıyor. – Winston Churchill


Yakın ışıkları. Eve karanlıkta gitmek istemiyorum. – O’ Henry


İşte bu fena. Peyami Safa


Bu, kralı gücendirmemişti. Thomas More


Pardon bayım, bunu isteyerek yapmadım. Marie Antoinette (İdam görevlisinin ayağına kazayla bastığı için)


Siyah bir ışık görüyorum. – Victor Hugo


Umarım sizi sıkmamışımdır. Elvis Presley


Bir imparator ayakta ölmeli. – Vespasien


Ölümün tadı, dilimin ucunda. Bu dünyadan olmayan bir şey hissediyorum. – Wolfgang Amadeus Mozart



Ünlü Son sözler Ünlülerin Ölürken Söyledikleri

7 Kasım 2013 Perşembe

Sosyal Devlet- Sosyal Demokrasi Nedir Nasıl Olur İlkeleri Nelerdir

Sosyal Demokrasi ve Sosyal Devlet


Sosyal demokrasi ve sosyal devlet toplumun eşitlikçi yapısına vurgu yapan iki ayrı terimdir. Sosyal demokrasi eşit bir toplumdaki demokrasiyi anlatırken, Sosyal devlet eşit bir toplumdaki devlet düzenine atıfta bulunur. Sosyal kelimesi ise kökenbilimsel olarak:  1. dostluk ve yoldaşlık eden, cana yakın, 2. topluma uygun, toplumu gözeten, toplumsal Latince  socialis < socius yoldaş, ortak, müttefik +alis peşinden gitmek.


Sosyal devlet


Sosyal Devlet- Sosyal Demokrasi Nedir Nasıl Olur İlkeleri NelerdirDunya_gelir_dagiliminda_adalet_gini Dünya gelir dağılımında adalet indeksi- Kırmızı:kötü[/caption]


Devletin vatandaşların toplumsal ve ekonomik varlığını iyileştirmek için önemli roller edindiği yönetim anlayışıdır. Fırsat eşitliği, gelir dağılımı eşitliği ve asgari yaşam şartlarını sağlayamayanlar için sorumluluk anlayışı sosyal devletin önceliğidir. Demokrasi, zenginlik ve kapitalizmin uyumunu sağlamaya çalışır. Sosyal devlete örnek ülkeler: İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya verilebilir. Sosyal devlet kaynaklarını temel kamu hizmetlerini sağlamaya odaklar. Sosyal devlet genellikle karma ekonomi uygular. Özel mülkiyette sınır yoktur ancak büyük servete büyük oranda vergi standardı vardır. Düşük gelirliden de düşük oranda vergi alınır. Bu oranlama gelir farklılığını azaltır. Ülkedeki emek sınıfları arasındaki gelir farkı sosyal devletin önemli kıstaslarındandır. Sosyal devlet terimi ilk olarak 1870′lerde Bismarck idaresindeki Almanya’da ortaya çıkmıştır.  (Sozialstaat – Sozial: Toplumsal / Staat: Devlet ) TerimAlman Sozialpolitiker- Sosyal politikacıların başlattığı devlet destekli programları anlatmak için kullanılmıştır. Bak. dmy.info/Devlet Felsefesi.


Sosyal Demokrasi


Sosyal Devlet- Sosyal Demokrasi Nedir Nasıl Olur İlkeleri Nelerdir Meclis DağılımıToplumsal eşitliği demokratik yollarla ve aşamalı olarak sağlamayı hedefleyen görüştür. Daha açık bir ifadeyle katlanılabilir bir kapitalist düzen ve kademeli toplumculuk hedefler. Bunu yaparken de halk iradesini ve özel teşebbüsü ihmal etmez. Günümüzde Kuzey Avrupa ülkelerinin uyguladığı model buna yakındır. Ancak tam olarak ideal sosyal demokrasiye ulaşılamamıştır. Sosyalizm fikrini savunanlar arasında ortaya çıkan bu terim 19. yüzyılın başından itibaren yaygınlaşmıştır. Sosyalistler- devrim fikrini savunanlar ve reformcular olmak üzere fikir ayrılığına düşmüşlerdi. Düzenin toptan değiştirilmesi yerine mevcut düzene iyileştirme yapılmasını savunanlar sosyal demokrasi anlayışını benimsedi. Bu yöntem sosyalizme barışçıl ve kademeli geçişi öğütler. Sosyal demokrasinin kilit ögelerinden biri de temsili demokrasidir. Vatandaşlar kanunla sabit bir temsil edilme hakkına sahiptir. Karma ekonomi desteklenir. Kapitalizmin aşırı uçları: eşitsizlik, yoksulluk, sömürü bertaraf edilerek kapitalizm muhafaza edilir. Tam serbest piyasayı ya da tam planlı ekonomiyi reddeder. Sosyal demokrasinin temel politikalarından bazıları eğitim, sağlık hizmetlerinin sağlanması; düşkünlerin bakımı- kollanması; insan haklarının- işçi haklarının savunulmasıdır.Sosyal demokrasi kavramı Karl Marks ve Friedrich Engels’in Komünizm doktrininden doğmuştur. Ferdinand Lassalle benzer fikirlerle yola çıkmış ancak devrimci bir harekettense reformist ve kademeli şekilde hareket edilmesini savunmuştur. Sosyal Demokrat Partiler Sosyalist Enternasyonel adlı dünya çapındaki birlik hareketiyle ilişki halindedir. Bak.dmy.info/Devletle ilgili sözler:



Sosyal Devlet- Sosyal Demokrasi Nedir Nasıl Olur İlkeleri Nelerdir

6 Kasım 2013 Çarşamba

Hükümet Demokrasi ve Devletle İlgili Özlü Sözler


Demokrasi istatistiklerin istismar edilmesidir. Luis Borges 


Devlete eleştiriler onaylanmayabilir ama gereklidir. Vücuttaki “acı” ile aynı fonksiyona sahiptir. Sağlıksız bir duruma dikkat çeker. Winston Churchill





Hükmetmek kolay, idare etmek zordur./ En iyi hükümet bize kendimize hükmetmeyi öğretendir. Wolfgang Goethe


Bir devlet ne kadar az yasaya sahipse o kadar iyi yönetilir. Bu yasalara sıkıca uyulmalıdır. Rene Descartes


Hükümet, en iyi ifadeyle gerekli kötülüktür. Kötü ifadeyle, dayanılmaz kötülüktür. Thomas Paine

Faşizm Şirketçilik(corporatism) diye adlandırılmalıdır. Çünkü şirket ve devlet gücünü birleştirir. Benito Mussolini


Din ve devlet işlerinin ayrılmasından yanayım. Fikrime göre bu iki fikir kendi başına yeterince kötüdür. İkisi birden kesin ölüm demektir. George Carlin

Gerçekte tüm devletler yozdur. İyi insanların yasalara yeterince uymaması gerekir. Ralp Waldo Emerson




Devlet hayat uğruna var olur. “İyi bir hayat” uğruna var olmaya devam eder.  Aristoteles


Demokrasi hakkında en iyi tartışma ortalama bir oy veren ile beş dakikalık konuşmadır. Winston Churchill


Yasalar sosis gibidir. Nasıl yapıldığını görmemek daha iyi olur. Otto von Bismarck


En iyi hükümet en az hükmedendir. Davir Thoreau




İş dünyasına devlet yardımı devlet işkencesi kadar fecidir. Devletin ulusal kalkınmaya yardımı yalnızca uzak kalmasıyla mümkün olur. Ayn Rand




Son kral, son rahibin bağırsaklarıyla boğazlanmadıkça insanoğlu asla özgür olmayacaktır. Denis Diderot


Tüm çağdaş devrimler devlet gücüne katkı ile sonuçlanmıştır. Albert Camus


Savaşçı bir devlet, bireyi utandıracak her kabahat ve suç için kendinde hak görür. Sigmund Freud


Bir protestocu çok güçlü bir şeydir. Kısacası demokrasinin bir mekanizmasıdır ki kapitalizm ve bilimsel yenilenmeyle birlikte çağdaş dünyayı inşa etmiştir. Ne mükemmeldir ki yeni araçlar da onu güçlendirmiştir. Böylelikle devlet sırları ve kötü gelişmeler gizli kalmayacaktır. Bill Gates


“Adalet yokken bağımsızlık” organize soygundan başka nedir? Aziz Augustine


Antik ya da karma olsun tüm devletlerin kökleri iyi yasalar ve iyi silahlardır. İyi silahlar olmadan iyi yasalarınız olamaz. İyi silahlarınız olduğu zaman iyi yasalar kendiliğinden gelecektir. Niccolo Machiavelli


Din ve devlet işlerinin ayrılmasındaki amaç Avrupa toprağını yüzyıllardır kan ile ıslatan sonsuz çekişmeden uzak tutmaktır. James Madison


İnsanların seçimlerin yapılmış olduğunu bilmesi yeterlidir. Oy verenler hiçbir şeye karar vermez. Oyları sayanlar her şeye karar verir. Joseph Stalin


Önemsiz hırsızları asıyor, önemli olanları devlet makamlarına getiriyoruz. Ezop


Aydın karşıtlığı politik ve kültürel yaşamımıza yönelen kalıcı bir tehdit oldu ki bu, demokrasinin “benim cahilliğim senin bilgin kadardır” demek olduğunu savunan görüş tarafından beslendi. Isaac Asimov


Çalışmaya istekli olanlardan alıp çalışmayanlara verdiğinize demokrasi varlığını sürdürmeyi bırakacaktır. Thomas Jefferson


Mükemmel demokrasilerimiz hala, aptal bir adamın çalışkan adamdan daha dürüst olacağını düşünmeye yatkındır. Bertrand Russell



Hükümet Demokrasi ve Devletle İlgili Özlü Sözler- Aforizmalar- FelsefeÖzür dilerim ama ben imparator olmak istemiyorum. İnsanlara hükmetmek ya da ülkeler fethetmek istemiyorum, bunlar beni ilgilendirmiyor. Benim amacım elimden geldiğince herkese yardım etmek; Yahudi, Katolik, siyah ya da beyaz tenli olsun fark etmez. Aslında hepimiz birbirimize yardım etmek istiyoruz, insanlık bunu gerektirir çünkü. Hayatımızı diğerlerinin acıları üzerine değil, mutlulukları üzerine kurmak isteriz. Kimseden nefret etmek ya da kimseyi hor görmek istemiyoruz.


Yeryüzünde herkese yetecek kadar yer ve zenginlik var. Hayat hür ve mutlu bir şekilde yaşanmalı ama biz bu doğru yoldan koptuk.


Hırs; insan ruhunu zehirledi, insanlar arasına nefret duvarları ördü ve bizi sefalet ve katliamlara sürükledi. Hayatı daha hızlı yaşıyoruz belki ama kendimizi dış dünyaya kapattık, makineleşme ise bolluk getirecekken, bereketi götürdü. Artan bilgimiz bize kibir verdi, zekâmız da nezaketimizi ve anlayışımızı düşürdü. Çok düşünüyoruz ve az hissediyoruz. Oysa makinelerden çok insanlığa muhtacız. Zekâdan çok nezaket ve anlayışa ihtiyacımız var. Aksi takdirde hayat bir kargaşa olur ve yitik bir hâle döneriz.


Uçak ve radyo gibi icatlar bizi birbirimize yaklaştırdı. Zaten bu icatların ortaya çıkma sebepleri, insanların içindeki kardeşlik duygusu ve iyiliğin ispatıdır. İşte, şu anda söylediklerim tüm insanlara ulaşıyor; insanların özgürlüklerini ellerinden alıp onlara işkence eden bir sistemin kurbanı olan ümitsiz kadınlara, erkeklere ve çocuklara. Beni duyanlara sesleniyorum, umudunuzu yitirmeyin! Üzerimizdeki kara bulutların sebebi; hırslarının kölesi olanların, insanlığın gelişiminden korkmalarıdır. Bu nefret, diktatörlerin ölümüyle birlikte ortadan kalkacaktır. Böylece onların halktan çaldıkları güç de halka geri dönecektir. İnsanlar ölse bile hürriyet ölmez!


Askerler; kendinizi bu canilerin eline bırakmayın çünkü onlar sizi aşağılar, sizi köle yapar, sizi bir sürüye çevirir, size ne yapmanızı, ne düşünmenizi, ne hissetmenizi dikte eder, sizi ezerler ve sizi sürü yerine koyup göz göre göre ölüme yollarlar!


Kendinizi bu insanlıktan çıkmış, makineleşmiş kalplere sahip makineleşmiş insanların ellerine bırakmayın. Siz ne makine ne de sürüsünüz! Siz insansınız, kalbi insanlık sevgisiyle dolu olan… Siz nefret etmezsiniz! Nefret; sadece sevilmeyenin ve insanlıktan çıkmış olanların bildiği bir şeydir. Askerler, esaret için değil, özgürlük için savaşın!


İncil’de de yazdığı gibi; “Cennet insanların içindedir.” Tek kişinin yahut bir zümrenin içinde değil, herkesin içindedir! Sizin de! Siz insanlar, kimisi gücünü makine üretmek için kimisi de mutlu olmak için harcayan insanlar. Bu sizin elinizde; gücünüzü hayatı özgür ve güzel bir hâle getirmek, onu hoş bir maceraya çevirmek içi harcayın. Demokrasi için bu gücü kullanalım, hepimiz birlik olalım! Yeni bir dünya için mücadele edelim; genç erkeklerin iş bulabildiği ve yaşlıların da ömürlerinin son demlerini huzurlu bir şekilde yaşadığı güzel bir dünya için. Böyle dünyalar vaat ederek, caniler iktidarı ele aldılar. Oysa onlar yalancıdır! Vaatlerini yerine getirmediler, getirmeyecekler de!


Diktatörler kendi hırslarının peşinde koşup başkalarını köleleştirdiler. Şimdi biz, bu vaatleri gerçekleştirmek için mücadele edelim! Özgür bir dünya için savaşalım; sınırların olmadığı, hırsın, nefretin ve hoşgörüsüzlüğün galebe çalmadığı bir dünya için. Özgür bir dünya için savaşalım; bilimin insanların iyiliği için kullanıldığı akılcı bir dünya için.


Askerler, demokrasi adına birleşelim! Charlie Chaplin









Hükümet Demokrasi ve Devletle İlgili Özlü Sözler

Hayatın Anlamını Aramak

hayatın anlamını aramak googleHayatın anlamını aramak kendimizce sonuçlanmadıysa, belki yazarak her an sorduğumuz aynı anlaşılmaz soruya yaklaşabiliriz. Kendi başımıza yıllarca sorduğumuz o şeyi bulabilir ve ne sorduğumuzu anlayabiliriz. Soru hayatın ne olduğuyla ilgili, hayat nedir?Hayat dediğimiz bu şeyde ne yapıyoruz? Ne yapmalıyız?[bak.dmy.info/hayat-nedir]


Aktardıklarım tamamıyla anlaşılmıyor olabilir, hatta hiçbir zaman kesinlikle anlaşılmaz. Çünkü her şeyde bir yetersizlik vardır. Bu varlığın kendine has görüşünden kaynaklanır. Her şey kendince bakar diğerlerine ve her şey kendini kabul ettirme eğilimindedir. Fakat tüm varlıkların bireye gelene dek çoğalan ortak özellikleri vardır. Genele gidildikçe azalan ve bazı yetersiz düşüncelere göre yok olan bu özellikler sistemli bir bütünü oluşturur.


hayatın anlamını aramak hiawatha tabloBunlar gibi birçok söz söylenebilir. Hiçbir şey de söylenmeyebilir ve bu daha çekicidir. Sonsuz çabadansa hiç, aynı sonucu veriyorsa insanı çeker. Yalnız şöyle bir sorun var ki: sonuç algımız ve değer yargılarımız nereye çeksek oraya gelir vaziyette bir göreliliğe sahip. Değerli olan nedir? Değer nasıl alınır? Sonuçta ne olmalıdır? Hayatta ne yapmalıdır? İnsandan ve insana dair soruların tümünde bir görelilik vardır. İnsansı edimlerin hepsi kabul edildiği ölçüde geçerlidir. Basit bir deneyle “bulunduğumuz ortamda uzlaştığımız” şeylerin bizim için kesin doğru veya yanlış olabileceğini görebiliriz. Bir kişinin beğenilerinin ya da fikirlerinin kendince ve kabul ettirdiği ölçüde diğerlerince geçerli olduğu açıktır. Bir görüşün, inancın ya da spor takımlarının taraftarlarında bu görülür. “Gerçek” denen şeyi aradığımızda ise insana dair olan her olguda insanın kararlaştırdıklarını görürüz.


hayatın anlamını aramak goya tabloHayatın içinde her şeyi sorun eden insanlar arasında hayatın kendisini çok az insan sorun eder. Daha önce de söylediğimiz gibi “asıl sorun” un ne olması gerektiği de insanın uzlaşmasıyla kararlaştırılır. Bu uzlaşı maddi olarak algılanmamalıdır. Bu, insanın çoğu zaman farkına varmadığı insan içindeki insanın eğilimidir. Her ne kadar farkına varmasak da “ben” dediğimiz şeyin ancak çok ufak bir kısmı bize aittir. “Ben”i biraz irdeleyince insanlık, canlılar, varlık ve hayat algımızın göreliliğini fark ederiz. “Ben” ne kadar bendir? Ne kadarı benimdir? Kişinin veya daha geniş anlamda varlığın ne kadarı o varlığın kendisince kontrol edilir? Varlığın özelden genele giden ve gittikçe büyüyen güdümünü fark etmek insanın bunun tam aksini sanması yüzünden zor ve şaşırtıcı bir iştir.


Dokularımız, kaslarımız var. Bunları hücreler meydana getiriyor. Şimdi bir bütünden bir diğer bütüne geçiyoruz. Hücre dediğimiz ufak şeyler de bir bütün. Sıra hücrenin içindeki bütünde, onların da organelleri vardır, onlar da atomlardan oluşur, onlar da kuarklardan onlar da bir şeylerden oluşuyor mu henüz emin değiliz.  İnsanlar aileleri oluşturuyor, bunlar daha büyük aileleri, onlar da boyları, ulusları, insanlığı.İnsanlık da diğerleriyle birlikte evreni.[bak.dmy.info/dil-felsefesi-giris/]



Hayatın Anlamını Aramak

Devlet Nedir

amerika ilk banka devlet nedirDevlet nedir ?


“Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık[1]” veya “niteliklerinden biri bazen egemenlik kavramıyla dile getirilen bir toplumu oluşturan insan bireylerinin üzerinde ve onlardan üstün bir varlık[2]” günümüzdeki devlet tanımlarındandır. Tarihte çok farklı devlet tanımları olmuştur. Bugün de üzerinde anlaşılan bir devlet tanımı yoktur. Tanımında uzlaşılsın veya uzlaşılmasın bu toplumbilimsel varlığın neden ve nasıl ortaya çıktığı anlamamıza yardımcı olacaktır. Ortaya çıkışta duyulan ihtiyaçlar ve kuruluş yöntemi bize devletin geleceği hakkında da önemli betimlemeler yapacaktır.


İlk “devlet” diye nitelendirilebilecek bireyler üstü varlıkların oluşumunda çeşitli teoriler mevcuttur.  Franz Oppenheimer Devlet adlı eserinde fetih kuramını oluşturarak,  “hareketli çoban  toplumların yerleşik tarımcı toplumları yenilgiye uğratıp haraç almalarını ve bu haraca araç olarak da devlet adlı örgütü oluşturduklarını[3] söyler. Oppenheimer:  Devlet:  Platon’da “birlikte yaşama zorunluluğundan doğan” iken, Aristoteles’te “doğal bir oluşum”  Ancillon’da dil, gibi iletişim ve toplumsallıktan doğan, Hobbes’da herkesin herkese karşı savaşını sona erdirmek için ortaya çıkan, Rousseau, Spinoza ve Locke da toplum sözleşmesinin sonucu, Fichte’de saf insan amacının yüce aracı, Schelling’de mutlak olan,  Hegel’de tözel irade olarak ahlaksal tin, Cicero’da hukukun sonucu olarak betimlenir der.[4] Bunlara karşı çıkarak egemenlik aracı olarak devleti anlatır.


emperyalizm ve devlet karikatur devlet nedirDevlet nedir sorusuna cevap veren Julian Steward ilk devlet tipi oluşumların “sulama” gibi işçi organizasyonu gerektiren eylemler sonucu ortaya çıktığını savunur. Robert Carneiro, “nüfus baskısı”nın itici güç olduğunu söyler. Artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılayamayan kabile çevre kabilelerin alanlarına doğru genişleme ihtiyacı hisseder. Ele geçirdikleri yerdeki mağlup olanlar haraç verir ve başat etnik grup egemenliğinde yaşar. Robert Lowie ve  ise işbirliği ve merkezi yönetimden yararlar elde eden halkın oluşturduğu kullanışlı bir dernek fikrinde yoğunlaşır. Bunlar ve diğer görüşler temelde iki gruba ayrılabilir: 1- Devleti toplumsal eşitsizlik olgusuna dayandıran, 2- Devleti toplum sözleşmesi olayına dayandıran. [5]


Bir miktar insan, belli bir toprak parçası ve belli yönetim biçimi özetiyle tanımlar oluşturulabilir. Yalnız bu özelliklerden ziyade “sınıf üstünlüğü örgütü” olarak tanımlayan Engels’te devletten bir kesimin diğerleri üzerindeki üstünlüğünü koruma aracı olarak bahsedilir. Henri J.M.Claessen ve Peter Skalnik ’e göre: 1-tabakalaşmaya yeterli sayıda nüfus 2-yurttaşlık 3- merkezi egemen güç hükümet 4- bağımsızlığını koruma gücü 5-verimlilik ve sürdürülebilirlik 6- toplumsal tabakalaşma 7- yöneticilerin meşruiyetini dayandırdıkları ortak ideoloji[6]  erken devlet olmanın yeter özellikleridir.




Devlet Nedir

Siyaset- Politika- Devlet Felsefesi

Devlet felsefesi, devlet, politika, özgürlük, adalet, adalet, toplum ve otorite gibi konulara eğilen felsefe dalıdır. Devlet nedir, Devlet kurumlarına neden ihtiyaç duyulur, Hükümetin yasal dayanakları nelerdir, Devlet hangi konulara müdahale etmeli ya da etmemelidir, vatandaş nedir, devletle ilişkileri nasıl olmalıdır gibi birçok sorgulamayla insanın bu yaygın örgütlenme şeklini ele alır. bak.dmy.info/devlet-nedir/


Siyaset- Politika- Devlet Felsefesi- Tarihi Düşünürleri Kısaca Özeti antik filozof StoacıÇin’de 5. yüzyıldan itibaren Konfüçyüs, Mensiyus ve Mozi gibi düşünürler devlette birlik ve istiktarı öğütlemiştir. Buradaki filozoflar devletçilik yanlısıdır. Konfüçyüs hiyerarşiye çok önem verir, geleneklerin bozulmasını eleştirirdi. En yetenekli olanın devlet kademelerine getirilmesini(meritokrasi) savundu. Eski Yunan’da Platon’un Devlet adlı eseri Yunan şehir devletlerinin ütopik bir şeklini anlatır. Yunanlılar şehir devletleri şeklinde yaşadığından birçok yönetim ve siyaset şekli görülmüştür. Timokrasi, Oligarşi, Demokrasi, tiranlık gibi idareler Yunanlılarca denenmiştir. Aristoteles Nikomakhos’a Etik ve Politika adlı çalışmasıyla devlet felsefesine katkı yapmıştır. Daha sonra Stoacılar önemli yorumlar getirdi. Dünya vatandaşlığı ve uyum içinde yaşamayı savundular. Cicero gibi Romalılar stoacılardan etkilendi. Ortaçağda Aziz Augustine bir ütopya da yazarak ideal devleti düşündü. Din odaklı bir felsefe yürüttü. Thomas Aquinas tanrının ve insanın kanunlarını belirlemeye çalıştı. İslam dünyasında İbn- Haldun, Farabi, İbni Rüşd gibi filozoflar devlet ve siyaset işlerine felsefi yorumlar getirdiler.


Rönesansta Makyavel’in çalışmaları meşhurdur. Hükümdarın halkı idare etmek için her yola başvurabileceğini savunmuş ve Aquinas ile birlikte kralın ilahi kaynağının gerekliliğini anlatmıştır. John Locke hükümdarın kati ve ilahi yanlarını reddetmiş, kendinden önceki kralcı filozoflara karşı çıkmıştır. Locke insanın dünyaya boş bir levha olarak geldiğine inanır. Aristoteles gibi “mutlu olmaya çalışan sosyal bir hayvan” tasavvur eder.  Amerikan ve Fransız devrimlerini yaşayan John Locke, Montesquieu ve Jean-Jacques Rousseau modern devlet düşüncesine etki eden önemli filozoflardır. Immanuel Kant felsefesinde evrensel olanı aradı ve devletin de her zaman ve her koşul için geçerli temellere oturtulmasını istedi. Birleşmiş milletler tarzı örgütlenmeyi ve hayatın mekanik düzenini ilk betimleyenlerdendir. Endüstri Devrimi’nden sonra Karl Marks ve Friedrich Engels kapitalizm eleştirileriyle tanındılar. O zamana kadar destek bulan Hegel’in “ruhun fenomenolojisi” görüşüne karşı Marks, tarihsel materyalizme inanıyordu. Yani Marks’ın felsefesi görünür dünyada var olanın dışındakini dikkate almıyordu. Hegel ise aslolanın ruh ve onun dönüşümü olduğunu söylemişti. Marks’ın sosyalizm ve komünizm tahlilleri ekonominin itici gücü olan işçi sınıfının takdirini aldı. Onun devlet felsefesi üzerine dünya siyasetini yönlendiren fikirler geliştirildi.  Vladimir Lenin, Mao Zedong, ve Fidel Castro Marksizmi uygulamaya geçirmiş hem de kendilerince bakış açıları geliştirmişlerdir. 20. yüzyılın başında “anarşizm” fikri gelişti. Mikhail Bakunin, Pierre-Joseph Proudhon or Peter Kropotkin gibi anarşistler kanunlar ve güçlerle koruma altına alınmış mevcut düzeni reddettiler. Başsızlık- Erksizlik diye çevrilebilecek bu düşünce devlet, yasa, kral, tanrı gibi düzenleyici güçleri reddeder. Doğal olanın başsız- idaresiz bir yaşam olduğunu savunur.


Çağdaş devlet ve politika düşüncesinde Avrupa ve Kuzey Amerikalı hakimiyetini görmekteyiz. Hannah Arendt, Karl Popper, Friedrich Hayek, Leo Strauss, Isaiah Berlin, Eric Voegelin, Judith Shklar, Herbert Marcuse, Theodor W. Adorno, Max Horkheimer, Jürgen Habermas,Gilles Deleuze, Michel Foucault, Claude Lefort ve Jean Baudrillard çağdaş devlet felsefesinde fikir beyan etmiş düşünürlerdir. Çağdaş devlet tasavvurunda çevrecilik ve tüketim kültürünü eleştirme belirgin bir tavırdır. Antik filozoflardan farklı olarak devletin doğal yaşama, sınırlı kaynaklara yaklaşımı eleştirilmiştir. 20 yüzyıldan itibaren küreselleşme ve politik sınırların belirsizleşmesiyle sentezler ortaya çıktı. Karşıt görüşer- sosyalizm ve kapitalizm gibi- bir arada uygulanmaya başladı. Sosyal devletler ortaya çıkarken, Çin gibi komünist devletlerde de muazzam kapitalist genişlemeler yaşandı. Günümüzde farklı görüşlerin bir arada yaşandığı ve dünyanın sınırlı kaynaklarına dikkat çekilen devlet düşünceleri mevcuttur. bak: İnsanlığın geleceği bak. dmy.info/modern-ekonomi-tarihi/



Siyaset- Politika- Devlet Felsefesi

3 Kasım 2013 Pazar

Hayat Neden Zor ve Acımasız?

Hayat Neden Zor ve Acımasız- Yaşamak Niye Böyle Acı ve Zalim Hasta kadın ve çocukHayat neden zor?


Zor olan nedir? Hayat nedir? Hayat, bildiğimiz kadarıyla yaşanan şey. Bunun dışında bir tanımı üzerinde uzlaşılamamıştır. Hayat, hayatın içindekiler gibi bir tanıma sahip değildir. Bu, ne olduğunu bilmediğimizdendir. İşlevini bilmediğimiz bir nesneye isim vermek gibidir. Bir şeylere benzetiriz ancak ne olduğunu tam olarak bilemeyiz. Ancak benzetmekle yetiniriz. Hayata ilişkin tüm tanım ve ifadeler benzetmedir. En azından benzeterek onu anlamaya yaklaşmak amacı güdülür.dmy.info/hayat-nedir/


Ne gariptir ki hayata ilişkin düşünceler aktarılarak gelişmez. Hayatın ne olduğuna dair sorgulama/ felsefe yapanı ancak bu konuda düşünen anlar. Çünkü bunlar dilin üzerinde uzlaştığı/toplumda yer alan ifadeler değildir. Hayatın içinde yer almayan tanımını yeni benzetmeler yaparak üretmek niyeti vardır. Tüm bunları söylemekteki amaç: hayatın ne olduğu bilinmiyorken onun içindeki herhangi bir konuyu tartışmanın komikliğini ifade etmek içindir.


Hayat neden zor? Neden acımasız? soruları hayatın ne olduğunu bilmeyenler için eğlencelik sorulardır. Hayat zor mudur? Hayatı tarif edemezken en azından cevaplaması zordur. Hayat, anlamını oluşturduğumuz bir boşluk ise hayat zor değildir. Hayat kolay da değildir. Biz ne yapıyorsak odur. Bizim yaptığımız bir şey de bakış açımıza sahiptir. Yani hayatı zorlaştırırsak zor olur. Kişiliğimizin aksini görürüz. Buradaki “ben” algısı birey- aile- toplum- insanlık olarak genelden özele belirleyici bir niteliğe sahiptir.


Hayatın acımasızlığı da başka bir merak konusudur. Yoldan geçene sorsanız hayatta aldığından fazlasını vermiştir. Herkes hayattan alacaklıdır. Herkes alacaklıysa borçlu kim? Hayat herkese acımasızsa bu özelliği nereden geliyor? Hayat diye kast ettiğimiz diğer insanlar olabilir mi? İnsanlar mı acımasız? Yine genelden özele gelen bir belirleyicilik vardır. Yani insanlık ortaya çıktığından beri oluşturduğu hayatlar ve sistemler zor ve acımasız hayatı oluşturur. İnsanlığa da kabahat bulmak zordur. Nihayetinde insanlığı da oluşturan trilyonlarca özgür atom ve sistem var. Neyse ki bireyin kısacık hayatında bunların belirleyiciliği azdır. Burada günlük hayatın acı ve zor tarafını nitelendireceğiz.


İnsanlar başlarda çok az nüfusa sahipti. Doğa acımasız ve zordu. Hayatta kalabilmek tesadüflere bağlıydı. Yemek peşinde dünyanın dört bir yanına dağıldık. Barınma, ısınma, güvenlik ihtiyaçlarından bahsetmek mümkün değil. Yalnızca açlıktan ölmemek için bugünün nimetleriyle dahi katlanılamayacak serüvenlere çıktık. Doğadan böyle gördük. Biz de acımasız olduk. Medeni insan dediğimiz, toplum halinde yaşayan ve dayanışan bireyler bu özelliği terk ettiler. Ya da öyle söylüyorlar. Yemek için geyik avlamak zorunda değiliz. Yine de hala “öyleymiş” gibi yaşıyoruz. Yani doğanın kanunlarıyla.


Hayat Neden Zor ve Acımasız- Yaşamak Niye Böyle Acı ve Zalim Katil kadınKendimize ait kurallarımız var. Ülkeler, yasalar, devletler, gelenek ve görenekler var. Ama hala “kurt kanunu” geçerli. Hayatı zor ve acımasız yapan da budur. Modern çağlara kadar emin olun hayat zor ve acımasız olarak nitelendirilmiyordu. Çünkü eski zamanların koşullarına göre hayat acımasız değildi. Onu zorlaştıran bir şey yoktu. İlkel zamanlarda dahi “hayatın kolayı” bilinmediği için zor nitelendirilmesi yapılmıyordu. Ancak şimdiki zaman çok farklı. O kadar yasa, kanun ve düzenleme varken hayat giderek acımasızlaşıyor. Hayat giderek zorlaşıyor. Bu zor ve acının tek nedeni modernleşme ve gelişimdir. Dünya sürekli gelişiyor ama nüfusun yarısı açlık sınırında yaşıyor. Uzaya çıkıyoruz ama yakınlarımızı ziyarete bile gitmiyoruz. Şehirlerde binlerce kişinin yaşadığı apartmanlarda gittikçe yalnızlaşıyoruz. Güneş sisteminin dışını görüyoruz ama hemen yakınımızda yaşanan savaşları, açlığı, katliamı göremiyoruz.


Hayat zor ve acımasız değil. İnsanlar öyle. İnsanlar da hep öyle değildi. “Gelişmiş insanlar” öyle oldu. Acımasızlığı ve zorluğu yok etme, en azından acımasız olmama şansı varken bunu yapmayanlara “modern insan” denir. Daha önceleri hayatın merhametli olma durumu yoktu. İnsanlık hep birlikte böyle bir şans oluşturdu. Bu sefer de insanlar kendilerine yabancılaştılar. Ancak hep birlikte insan olduğumuzu, çevremizle var olduğumuzu unuttular. İnsanlık olarak önce kendimize yabancılaştık, sonra da doğadan koptuk. Şimdi milyonlarca insan hayat neden zor ve acımasız diye merak ediyor. Hayatı acımasızlaştıran bizleriz. “Biz” ve “ben” in ne olduğunu karıştıranlarız. Hep birlikte varız. Her işi “herkese yönelik” yapmalıyız. Ancak bu şekilde hayatı normalleştirebiliriz. dmy.info/dunyayi-kurtarmak-icin-ne-yapmaliyiz/ bak: dmy.info/ Felsefi sorular Bak: dmy.info/bencillik-nedir-egoizm-bencilligin-nedenleri-zararlari/



Hayat Neden Zor ve Acımasız?

Mantık ve Fizik Felsefesi Bulanık Mantık- Kuantum Fizik Karşılaştırma

MANTIK VE FİZİKTE İKİ AÇIKLAMANIN KARŞILAŞTIRILMASI


BULANIK MANTIK ve KUANTUM FİZİĞİ


1.     FİZİK VE KUANTUM


Mantık ve Fizikte İki Açıklama Bulanık Mantık ve Kuantum Fizik atomun yapısı gifÖnce doğa filozofları vardı. Aristoteles gibi filozoflar fizik kurallarını açıklamaya çalıştılar. Sonra fizik kendi başına ihtisas alanı oldu. Newton ile klasik mekanik denen ve gündelik hayattaki olayları açıklamakta tutarlı bir sistem kuruldu. Ne var ki mikro ve makro ölçüde bazı anlaşmazlıklar oluştu. Klasik mekanik nesnelerin belli konum ve momentumlarıyla belli bir kuvvet uygulandığında nasıl hareket edeceği üzerine odaklanmaktadır. Newton’dan beri günlük hayata sorunsuzca uygulanan bu teori 19.yy. sonlarında siyah cisim ışıması, tayf çizgileri, fotoelelektrik gibi deneyimleri açıklamakta yetersiz kalmıştır. Bugün tüm fizik beş kolda incelenmektedir. 1- Klasik mekanik 2- Rölativite Teorisi 3- Termodinamik 4- Elektromanyetizma 5- Kuantum Mekaniği.[1]


Biz kuantum mekaniğini bulanık mantık açıklamasına benzerliği açısından ele alacağız. Kuantum mekaniğinin temel kavramlarından olan belirsizlik ilkesi, atom altı parçacıklar olan elektron, proton ve nötronların momentum ve konumlarının aynı anda ölçülemeyeceğini açıklar. Kuantum teorisi, parçacıkların nerede bulunduğu yerine, ‘dalga fonksiyonu’ kavramıyla parçacıkların nerede bulunabileceğini açıklamaya çalışır. Ses dalgaları gibi hareket eden dalga fonksiyonu, atom altı parçacıkların belli bir yerde bulunma olasılığına odaklanır.


2. MANTIK VE BULANIKLIK


Mantık, kelime anlamının da onayladığı şekliyle, öteden beri konuşma ve düşünme bilgisi olarak anlaşılmıştır.  “Akla uygun düşünme”nin yöntemlerini, geçerli çıkarım yapmayı sağlayan bilgi sistemidir.[2]  Felsefe, matematik, semantik mantığa en çok başvuran alanların başında gelir. Olgular arası bağlantıları kurmak ve yargı üretme eylemleri mantığı da klasik ve klasik olmayan diye iki algıya sürüklemiştir. Klasik mantık Aristoteles’ten bu yana standartlaşmış kurallara sahipti. Üç büyük kanunla sınırları belirlenmeye çalışılmıştı. Bunlar, özdeşlik, çelişmezlik ve üçüncü halin imkansızlığıdır. 19. yüzyıl ortalarından itibaren formel mantık, matematiğin kaynaklarında görüldü. Russel ve Whitehead, Principia Mathematica adlı eserlerinde mantığı matematiğin yapıtaşı olarak serilmemişlerdir. Bu dönemden itibaren sembolik- modern mantık olarak bilinen ve matematik mantık ile bilgisayar bilimlerinin temelini atan devrim niteliğinde gelişmeler olmuştur. Analitik felsefe ve matematik mantık anlayışı ile birlikte mantıkta arayışlar ve açıklamalar çoğalmıştır. Çeşitli sorunları aşmak için çok değerli veya olasılıklı mantık gibi ihtisas alanları oluşturulmuştur. Bulanık/puslu mantık da bu alanlarla ilişki içerisinde 20. yy. da ortaya çıkmıştır. Kesin ve katı klasik mantık yargılarındansa yaklaşık olanla ilgilenmiştir. Doğru veya yanlış(1 veya 0) kesinliğindeki ifadelere karşı 1 ile 0 arasında sonsuz “doğruluk değeri” atama açıklamasına sahiptir. “Bulanık kümeler” de klasik küme anlayışındaki eleman ya da değil ifadesine karşı “üyelik derecesi” açıklamasını getirmiştir.  Kesinliği de dışlamamıştır. Mükemmel doğruluk ve yanlışlık olarak barındırmıştır. Manevi hayatın gidişatına uygun olarak kesinlik arayışından ziyade belirsizliği betimleme yoludur. Klasik mantıktan üstün yanı kesinliğe değil, muhtemel doğruya ve betimlemeye öncelik vermesidir. Bak: dmy.info/puslu-bulanik-fuzzy-mantik-ve-bulut-bilisim/


3. AÇIKLAMALAR


Mantık ve Fizikte İki Açıklama Bulanık Mantık ve Kuantum FizikKuantum mekaniğin altında yatan mantık, klasik katı mantığa karşıtlık içinde bulanık/fuzzy olduğundan, bulanık/fuzzy/puslu mekanik olarak tanınabileceği gösterilmiştir.[3] Kuantum fizik ve bulanık mantık açıklamalarının çıkış yeri ve açıklama yöntemlerince benzerlik gösterir. Fizik Newton mekaniğinin günlük hayattan atom altına veya uzaya gittikçe kararsızlığının arttığını görmüştü. Mantık da uygulamada doğru ya da yanlış kesinliğinin kararsızlık yarattığını gördü. Çıkış noktalarında gözlemci vurgusunu görürüz. Kuantum mekanikte maddenin gözlemciye göre ölçümü fark edildi. Bulanık mantık da yargılara doğruluk değeri getirerek göreliliği mantığa sokmuştur denebilir. Fizikte Heisenberg Belirsizlik İlkesi’nin yaptığını Bulanık kümeler yapmıştır. Aynı anda farklı doğruluklar olabileceğinin farkına varılmıştır.


Parçacıkların kuantum durumunda nasıl davranacağını açıklayan Scrödinger Denklemi Bulanıklılığın varsayımlarından çıkarılabilir. [4] Parçacıkların aynı anda birçok yerde bulunması klasik mantıkça açıklanamaz. Ancak bulanık mantıkta her duruma bir üyelik derecesi vardır.  Her şeyin bir bakış açısına tabi olduğu ve fiziksel dünyadaki ikili yargılarımızın geçerliliği bulanık mantıkça sorgulanır. [5] Fizikteki görelilik kavramı da bulanık mantıkla uyum içerisindedir. Fizik ve mantık bu açıklamalarla kesinlik aramaktansa tasvir edebilmeyi ön plana çıkarmıştır.


Mantık ve Fizikte İki Açıklama Bulanık Mantık ve Kuantum FizikFuzzy, bulanık ya da puslu mantık, L. Zadeh’ nin gördüğü açıklama eksikliğine binaen gelişmiştir. Uzman sistemlerde bugün artan bir ilgiyle karşılanan bu çözüm yoluyla makinenin hayata daha entegre olması sağlanmaktadır. Bu yolda “dil” denen zihindeki dünyayı kuran iletişim biçimine makineyi yakınlaştıran bir özelliği de vardır.[6] Çünkü dil de, hayat da bulanıktır. Zadeh’nin yola çıkış noktası olan “hayatın pusluluğu,” hayatın klasik mantığa benzemeyen kararsız gidişi puslu/bulanık mantığın mahiyetini betimler.


Mantıktaki belirlemeleri fizik de haklı çıkarır. Teorik fizikte birçok çalışmanın kaynağı olasılıklar ve istatistiklerdir. [7] Atom altına inildikçe deneysel veya uygulamalı fizik yerini tamamen teorik ve istatistik belirlenimlere bırakır. Puslu mantığın da uygulama alanı olan uzman sistemler de bir ileri çalışma ürünü olarak atom altı fiziğine benzetilebilir. Makinelerin yetenekleri arttı ve karar vermeleri gerekti. Klasik mantık gündelik hayatın gidişatında karar vermeye uygun olmayan katılıklara sahipti. Pusluluk bu aşamada dile geldi. Dile ve insana daha yakın bir mantık yapısı kurdu. Fizik de varlıklarla ilgili bilgide makro ve mikro sınırlara ulaştı ve orada da klasik fiziğin cevapları maddenin hareketlerine güvenilir yorumlar getiremedi. Bunun üzerine klasik fiziğin gündelik hayata uygun olan görüşlerinin yanına yeni fizik anlayışları kondu.


Mantık ve Fizikte İki Açıklama Bulanık Mantık ve Kuantum FizikBugün kuantum mantık[8], puslu fizik[9] puslu bilişim ve matematik gibi disiplinler arası çalışmalar bilimin benzer açıklama tarzlarını göz önüne serer. Bilimleri doğuran felsefe ve mantık bilimsel açıklamaların önceden tezahür ettiği alanlardır. Bilimsel keşif ve hareketlerin öncesinde felsefeden bahis açmamak mümkün değildir. Felsefe düşünmeyi düşünerek ve sorgulayarak,bugün puslu/bulanık mantık ve kuantum fizik gibi alanların irdelediği bilgiyi yöntem olarak belirlemiştir. Bilimin bu iki ana kolunun ulaştığı bu belirsizlikte hemen fizik felsefesi ve felsefi mantık akla gelir. bak: dmy.info/felsefe-nedir


Hem fizikteki çağdaş yaklaşımlar, hem de pusluluk bilimin paradigma değişimi anlayışıyla da uyum içerisindedir. Bulanık mantık veya kuantum fizik kendi alanlarında genel geçer kabullere karşı gelişmiştir. Antik devirlere göre mantıkta olasılıklı ve çok değerli çalışmaların olduğunu ve ardından pusluluğun geliştiğini biliyoruz. Fizikte de Aristoteles’ten beri birçok kanun yerini başkasına bırakmış “değişken sabitler” ortaya çıkmıştır. Bulanık mantıktan daha mümkün bir mantık ve kuantum fiziğinden daha kararlı bir fizik de paradigma değişimine uygun olacaktır.[10]


Mantık ve Fizikte İki Açıklama Bulanık Mantık ve Kuantum Fizik postulat hiyerarşiBugün tüm bilimlerin alakadar olduğu bir alan örnek verilebilir. Makineleşmenin uç noktası olan “yapay zeka” çalışmalarında pusluluk ve nano teknoloji en önemli kalemlerdir. En basit makinelerden en karmaşık olanına kadar her düzeneğin bir mantık temeli olduğunu biliyoruz. Her türlü anahtarlı devre mantıkla çalışır [11] Makineleşmenin bu nihai hedefinde klasik mantığın hayata uymayan katılığından, karar verilebilir esnek pusluluğa geçiş söz konusudur. Burada yine benzer açıklama tarzına sahip kuantum mekanik, görelilik gibi fizik dalları da hem öz temellerinde yatan mantık anlayışını değiştirmek bakımından hem de malzeme mühendisliği ve ontoloji açısından mantığın en büyük yardımcısı olacaktır.





[1] Serway- Beichner ,Fen ve Mühendislik İçin Fizik, Palme Yay. 2010,C-1 s.1-8




[2] Teo Grunberg, Modern Mantık, ODTÜ Yay. 1970, s.1-4




[3] A.Granik, H.J.Caulfield, Fuzziness in Quantum Mechanics, Physics Essays, 1996, C.9,S. 496, s.1




[4] A.Granik, H.J.Caulfield, Fuzziness in Quantum Mechanics, Physics Essays, 1996, C.9,S. 496, s.2




[5] Nguyen, Hung T. and Kreinovich, Vladik, “Everything Is a Matter of Degree: A New Theoretical Justification of Zadeh’s Principle”(2008).Departmental Technical Reports (CS).Paper 78. s. 1-7




[6] Nguyen, Hung T. and Kreinovich, Vladik, a.g.e. s. 2




[7] Serway- Beichner, a.g.e. Cilt- 3




[8] Wilce, Alexander, “Quantum Logic and Probability Theory”, The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Fall 2012 Edition), Edward N. Zalta (ed.), URL = <http://plato.stanford.edu/archives/fall2012/entries/qt-quantlog/>.




[9] Badıs Ydrı, Doktora tezi, Syracuse Uni, 2001, NY, ABD,




[10] Peter Stolz, Fuzzy Logic as a Paradigm for a Mainstream Economics beyond Self-. Sufficiency, prof-stolz.ch(web)




[11] Teo Grunberg, Modern Mantık, ODTÜ Yay. 1970, s.159-165  dmy.info/puslu-bulanik-fuzzy-mantik-ve-bulut-bilisim/





Mantık ve Fizik Felsefesi Bulanık Mantık- Kuantum Fizik Karşılaştırma

2 Kasım 2013 Cumartesi

Güç- İktidar Nedir Kaynağı ve Özellikleri

İktidar nedir? Kaynağı ve özellikleri nelerdir? Sözcük genellikle siyasi kudreti temsil etmektedir. Aşağıda açıkladığımız gibi birçok eş sesli ve eş anlamlı kelimeler de bulunur. Burada inceleyeceğimiz: bireyler üzerinde, toplumsal düzeyde iş yapabilme hakkını temsil eden “güç” kavramıdır. Türkçede “iktidar” kelimesinin kullanılması nedeniyle böyle niteleyeceğiz. Kast edilen olgu, toplumsal hiyerarşide üst konumda yer alan, onu idare ve yönetme erkine sahip olan kurumsallaşmış güçtür.


Kökenbilimsel sözlükte Güç: Eski Türkçe kǖç & kü- zorlamak, zor göstermek, güçlü kuvvetli olmak +Iş iḳtidār: Arapça.  إقتدار [ḳadir  msd.] kudretli olma, gücü yeter olma. Güncel Sözlükte Güç: 1. Fiziksel, düşünsel ya da ahlaksal bir etki yapabilme; bir etkiye direnebilme yeteneği, °kuvvet: Kas gücü. 2. Bir olaya yol açan her türlü devinim, °kuvvet, °takat  3. Sınırsız, mutlak nitelik: Tanrının gücü. 4. Büyük etkinliği ve önemi olan nitelik: Paranın gücü. Sivil toplum örgütlerinin gücü. 5. fizik. Birim zamanda yapılan iş: Güç, enerjinin iletim hızını ya da birim zamanda iletilen enerji miktarını ölçer. 6. Bir aygıtın, bir düzeneğin iş yapabilme niteliği: Motorun gücü. 7. Siyasal, ekonomik, askeri vb. bakımlardan etki ve önemi büyük olan her şey: Güçler dengesi.  8. Bir ulusun, bir ordunun vb.nin ekonomik, endüstriyel ve askeri potansiyeli: İnsan gücü. 9. mec. Manevi güç. 10. coğr. Bir akarsuyun aşındırma ve taşıma yeteneği. 11. Bir toprağın verimlilik yeteneği  İktidar: 1. Bir işi yapabilme gücü, erk, °kudret. 2. Bir işi başarabilme yetki ve yeteneği. 3. Devlet yönetimini elinde bulundurma ve devlet gücünü kullanma yetkisi; bu yetkiyi elinde bulunduran kişi ve kuruluşlar: İktidar partisi, hükümet olabilir ancak iktidar olamayabilir.


İnsanları yönetebilme, yönlendirebilme gücü avcı- toplayıcı ilkel insanlardan beri çok değişmiştir. Milattan önce 10.000 dolaylarına kadar doğal düzen içerisinde savrulan insanlar, tarımı keşfederek gıdalar ile birlikte kendi kaderlerini de tayin yeteneği edindiler. Bu zamana dek doğal hayattaki gibi güçlü olanın grubu yönlendirdiği açıktır. Yani hayvanlar arasındaki hiyerarşinin aynısı insanlar arasında da bulunmaktadır. Ancak tarım etkinliklerinden sonra insani unsurların ortaya çıktığı söylenebilir.


Güç- İktidar Nedir Kaynağı ve Özellikleri- Felsefe Yorum ve BilgiBu dönemde güç, iktidar anlayışı çeşitlemeye uğramıştır. Bir grup insanı yönlendiren lider, tarım ile çoğalan nüfusun yönetiminde vasıf değiştirmiştir. Kontrol edecek insan ve bölge artınca iktidar da genişlemeye uğramıştır. Diğer kabileleri ve insanları da yönetebilecek kadar genişleyen topluluklar “devlet” şeklinde kurumsallaşmıştır. Büyük ölçekteki liderliğe ilk dönem devletleri diyebiliriz. Bu ilk devletler Asya’nın tarım devletleridir. Mezopotamya’dan Doğu Asya’ya dek yayılan tarım, uygun iklimlerde nüfus patlamasına yol açmıştır. Tek adamın yönetemeyeceği, ya da haklı görülemeyeceği aşamada yetki yayılmış ve devlet adlı yönetim kademesi olmuştur. bak.dmy.info/devlet-nedir/


Devletin atası kabile şefidir. İnsanın yönetilme ihtiyacı ve bunun gerekliliği konusu ayrı bir ihtisas gerektirir. Burada yalnızca Devlet ya da siyasi iktidarın özelliklerini irdeleyeceğiz. Başta, devlet yetkileri hükümdarın gücünün aktarımı şeklindedir. Uzun bir süre de iktidar, gücü elinde bulunduranın izniyle ve onun içindir. Daha sonra halk iktidarları, yani hükümdar ve çevresindekiler için değil, toplumun tümü için hareket eden iktidarlar kuruldu. İlk devletlerde açık ve seçik biçimde liderin bekası için bulunan devlet kurumu, daha sonra halk için var olduğunu iddia etmiştir. Günümüz devletleri toplum için var olduğunu ve herkes için ortak iyiye ulaşmak amacında olduğunu söyler.


İlk devletlerden modern çağa kadar “liderin devleti” var olmuştur. Devlet idare etme gücünü ve yetkisini tanrının hükümdara verdiğini öne sürer. Tanrının ve hükümdarın isteğiyle yönetim var olur. Devlette her şey önce tanrı, sonra hükümdar içindir. Bu zamanla gelişecek ve işin içine insanlar da katılacaktır. Tanrı- hükümdar ve ulus daha sonraki aşamadır. Devlet gücü önce tanrıya, sonra hükümdara, sonra da halka dayanmaya başlamıştır. Giderek yeryüzüne yaklaşan güç kaynağı modern zamanlarda tanrı ve hükümdarı elemiş, yalnızca halk- cumhur kaynaklı olmuştur.


Türklerden örnek vermek gerekirse: insanlar bir ülkü ya da ulus değil, kağanın etrafında toplanmaktaydı. Orhun Abideleri’nde aktarıldığı kadarıyla tanrı Bilge Kağan’ı hükümdar yapmıştır. Bilge de halkına sahip çıkmıştır. Daha sonra Karahanlılar gibi ilk düzenli devlet örneklerinde halkın da güç kaynağı olduğu görülebilir. Ulus, ”kağan etrafındakiler” olmaktan çıkarak “insanların birliği” olmaya evrilmiştir. Kutadgu Bilig gibi eserler hükümdarın yetkilerini ve güç kaynağını halk yönünden yorumlamaya başlamıştır. Bu üçlü güç kaynağı Osmanlı’da da devam etmiştir. Sonrasında Türkiye Cumhuriyeti ile tanrı ve hükümdar iddiası ortadan kalkmıştır. Bugünkü devletlerin çoğu gücünü halktan alarak halk için yönettiğini iddia eder.


Burada ilgi çeken devletin en baştaki kaynağıdır. İnsanlar üzeri bir iktidarın tek bir insana yönelik kullanıldığı görülmekteydi. Bugün anayasalarımızda halk için iktidar tanımı yapılsa da iktidarın- gücün odaklandığı ayrıcalıklı kesim hep mevcuttur. Bir “güç” söz konusu olduğundan onu kullanmak ve manipülasyon yapmak niyetiyle yaklaşanlar vardır. İlk zamanlarda tanrı, fiziksel güç, inançlar gibi birçok şeyi bahane eden ve tarımın gücünü kullanan kişiler; sonraları milliyetçilik, ulus, tanrı, din gibi birçok kavramı suiistimal etmişlerdir. Gücün kontrolü için hazır birileri her zaman vardır.


Bugün cumhuriyet- halk iktidarı kaynağını halktan alır. Halk için halkı idare etmek niyeti vardır. Ancak Halk iktidarında dahi tarihteki manipülatörler vardır. Yani halkın güvenini, gücünü kendisi için kullananlar insanlar bulunmaktadır. Toplum tanrıyı ve hükümdarı devletten çıkarmış ancak iktidarı kötüye kullananları bertaraf edememiştir. Bugünkü iktidar kaynağını halktan almakla birlikte iktidarını halk için kullanmaz. Gücü kontrol eden kötü niyetli kimseler halkın gücünü birkaç kişi uğruna kullanır. Devlet makamları da kendi bencillikleri ve kötü niyetlilerden aldıkları çıkarlar için buna ses çıkarmaz.


Halk iktidarı adlı cumhuriyet düzeni, perde arkasında tarihteki hilekarları barındırır. Devlet halktan aldığı güçle takas aracı olan “para”yı basar. Bunu bankaların hizmetine sunar. Bankalar da halk iktidarıyla edindikleri parayla halkı sömürürler. Önceleri tanrı ya da hükümdar talebi , insanları sömürmek için yeterliyken bugün sömürü “para” adı altında gizlice yürütülür. Basit bir örnekle durumu açıklayalım. Halk, halkın refaha ermesini, herkesin mutlu yaşamasını ister. Eşit ve mutlu bir yaşam sağlanması için oy verir. Halk iktidarının temsilcileri bunun için bazı makamlara getirilir. Ancak halk iktidarının aslında var olmadığı açıktır. Halk eşit ve mutlu bir yaşama erişmek yerine gittikçe fakirleşir. Zengin ve fakir arasındaki uçurum giderek artar. Halk için iktidarın aslında olmadığını halkın taleplerinin hiç gerçekleşmemesinden anlayabiliriz. bak.dmy.info/modern-ekonomi-tarihi/


Bugün, milli gelir ya da kişi başına düşen gelir miktarları gibi bazı kılıflar uydurularak halkın zenginleştiği öne sürülmektedir. Bir kere tüm dünyada bir sömürü düzeni vardır ve ekonomiler sürekli şişmektedir. Zenginleşme adıyla artan sayılar hiçbir zaman halkı yansıtmamıştır. Para ile ifade edilen hiçbir şey halkın gücünü gösteremez. Ancak insanların ve doğanın ne kadar sömürüldüğünü belirtilebilir. Halkın gücü halkın isteğinin ne kadar geçekleştiği ile ölçülmelidir. Yani eşitlik ve barış gibi toplumsal istekler asıl güçlerdir. Bugün halk iktidarlarını kendileri için kullanan zenginler ve kötü niyetli politikacılar dünyayı ve insanları sömürüp tüketmişlerdir. Toplum kendisini yönettiğini sanırken yönetim mekanizmaları ayrıcalıklı kesim tarafından kendilerine yönelik düzenlenmiş ve insanlar da uyutulmuştur.


Doğanın ve insanların kaybedilmesi an meselesidir. Sömürü düzeninin mantıksız ve saçma anlayışı kendini de yok edecektir. Halk hala kendini yönettiğini sanmaktadır. İlk devletlerden beri bir kesime hapsolmuş iktidar, halen halka geçememiştir. Kapitaller ve politikacılar bertaraf edilip halk iktidarı gerçekten sağlanmalıdır. Paranın değil yardımlaşma ve mutluluğun söz konusu olduğu bir yaşam mümkündür. Gücünü Allah’a, halka veya paraya dayandıran iktidarlar tarihte çok kez görülmüştü. Bunlara kanmayalım yeter. Daha çok para değil, daha eşit ve daha mutlu bir yaşam dileyelim yeter.bak. dmy.info/insanligin-gelecegi/ bak.



Güç- İktidar Nedir Kaynağı ve Özellikleri

1 Kasım 2013 Cuma

Mitoloji Felsefe İktidar İlişkisi

Mitoloji felsefe ilişkisi


Mitoloji Felsefe İktidar İlişkisi- Filozofun Güç İstenci Wiki Kolajİnsanlar tarih boyunca birçok ürün vermiştir. Birçok buluş ve anlatı üretmiştir. Yazılı kültür dönemi başlamadan önce ürünler sözlü kültür ile taşınmıştır. Sözlü kültürde her birey ürüne bir şeyler katar ve onun herkese uygun evrilmesini sağlar. Sözlü kültür, yazının kesin ve odaklayıcı veriminden farklı olarak halkın bilinçaltını, doğal düşüncelerini yansıtır. Halk inançları ve folklor örnekleriyle hala varlığını sürdüren halk kültürünün dikkate değer bir öğesi mitler/ söylencelerdir. Mitoloji halkın en temel dürtülerini, içgüdülerini, arzularını, acılarını, korkularını, her şeyini apaçık ortaya seren inanç sistemidir. Burada halkları bir arada tutan iktidarı ve insana tarihte yol aldıran felsefeyi tartışacağız. dmy.info/felsefe-nedir


Mitosların çoğunda güç mücadelesi vardır. Halk iktidarın değişimi ve özelliklerini mitoslarına yansıtmıştır. Felsefe mitoslara karşı bir duruş sergilese de ilk filozoflarda iç içe bir vaziyet görülmektedir. Thales’in her şeyin içinde durduğu alan dediği “Okeanos”  mitolojide bir titandır. Thales’ten sonra giderek hızlanan mitostan kopuş evresi tam bir karşıtlığa döner. Burada mitolojinin halkın benliğindeki önemini unutmamak gerekir.


Mitoloji Felsefe İktidar İlişkisi- Filozofun Güç İstenciFilozof sorgular ve yeniden değer verir. Bunu yaparken iktidarın genelde istemediği sorgulamasını bazen gizli bazen apaçık bazen de iktidara yönelik yapar. Çoğu zaman felsefe ve iktidar ters düşmüştür. İktidar mitoslara benzer. Halkın inandığı ölçüde vardır. Felsefe ise mitoslara zıt duruş edinir. İktidara sahip olanlar mitosları yönlendirmişlerdir. Çoğu Yunan şehir devletinin kendince mitoslara eklemeleri vardır. Her şehrin kendini adadığı tanrılar vardır. Mitoslar kullanılmıştır. Felsefenin iktidarla olan ilişkisini mitoslara bakarak betimleyebiliriz. Mitoslar iktidarlar gibi inanıldıkları ölçüde vardır. Felsefe iktidarın bir kandırma mekanizması olduğunu bilir. Çoğu zaman sorgulamaya kapalı bu iktidarların karşısında olmak zorundadır. Ama her zaman karşısında olmaz. Hatta filozoflar iktidar arzusu ile yaşarlar. Filozofun iktidar arzusunu mitoslardaki iktidar kavgalarında görürüz. Kronos oğlu Zeus, babasından iktidarı zorla almıştır. Kronos çocuklarını yiyerek iktidarını kaptırmak istemese de Rheia’nın yardımıyla Zeus, atasını bertaraf etmiş ve iktidar sahibi olmuştur. Filozoflar da iktidarın filozoflarda olmasını istemişlerdir. Rheia filozof için halktır. Ne yazık ki halk filozoflara tarih boyunca hiç yardım etmemiştir. Kronos vari iktidarlar her zaman filozofları yutmuştur. İktidarların bu başarısı bazen kısmen yenilmiştir.


İktidar ve Felsefe


Bazen de iktidar ve filozof yan yana görülmüştür. Sokrates iktidara ne kadar karşı çıkmışsa Hegel o kadar yanında yer almıştır. Descartes iktidara ne kadar sığınmışsa Diyojen o kadar dışında durmuştur. Mitoslarda da iktidar ilişkisi böyledir. Tanrılar kimi zaman hami, kimi zaman kardeş, kimi zaman uzak durulması gereken kalleş olmuşlardır. Mitolojideki iktidar mücadelesi olması gereken düzeni düşünen filozoflarla mevcut düzenin iktidarı arasındaki fikir mücadelesine benzer.


Halkın benliğini anlattığını söylediğimiz mitoslar iktidar felsefe ilişkisini önceden betimlemiştir. Tüm iktidarlar bir zamanlar felsefe olan fikirler üzerine kurulur. Ancak güç yozlaştırır. Roma Devleti’nin bütünleştiği Yunan felsefesini nasıl tercüme ettiklerini ve okuduklarını tarihi vesikalardan görüyoruz. Onlar geniş varlık alanlarına rağmen hiç düşünmemiş ve Yunan felsefesini kullanmışlardır. Sadece savaşan ve uygulayan bu makine bir süre sonra kuruluş felsefesini yitirmiş ve bir tiranlığa dönüşmüştür. Son kalan felsefe okullarını da imparatorlar yıkmış ve yasaklamıştır.


Mitoloji Felsefe İktidar İlişkisi- Filozofun Güç İstenci ZEUS TahttaMitoslarda iktidarlar belli bir süre hüküm sürer. Felsefenin iktidarı filozofların iktidar arzusuna ters orantılıdır. Onların iktidar tahayyüllerini insan için olması gerekeni arayan fikirlerinde görebiliriz. İnsanın hayattaki yerini ararken daha büyük bir insan olan devleti yönlendirmek ve ona şekil vermek filozofların talebidir. İktidar felsefe ilişkisi mitlerden de görüldüğü gibi bir güç talebi ve güç arzının aynı kovadaki iki balık gibi mücadele etmesini betimler. Nihayetinde, güç istenci iki tarafı da nemrutlaştırır.  Gücün ne olduğu ayrı bir yazının konusudur. Şimdilik sonuç bölümünde gücün zayıflığı da gerektirdiğini söylemekle yetinmeliyiz. Diğer olgulardansa en çok zıttıyla ilişkilidir. Güce yönelecek olan zayıflığı göze almalıdır. Mitoslar dünün gerçeğiydi. Gerçek oldukları kadar bugün yalanlar. Filozoflar tarih boyunca kalabalıklarca garipsenmiştir. Filozof bilgelik uğruna onların gözünde aptal olmaktadır. Bilgelik isteği her an toplumca ayıplanabilir ve bir aptallık olarak tarihe yazılabilir. Bu riski alarak filozofun yolundan yürünebilir.bak.dmy.info/Sokrates’in Öldürülmesi bak.dmy.info/Filozof nedir?



Mitoloji Felsefe İktidar İlişkisi